







|
|
||||||
Yanık Ceset ve Kaset (Teoman Karadeniz köşe yazısı) |
![]() |
| Seçenekler | Stil | ![]() |
|
|
#1 |
|
Sirkeci Garı'ndan kalkıp Almanya'ya doğru yol alan bir kara tren ile başladı Türkiye Hiphopu'nun hikayesi. Tarih 27 Mayıs 1960. Türkiye Cumhuriyeti bu güne askeri darbe ile uyandı. Düşük rütbeli 37 subayın planladığı darbe ile Başbakan ve Cumhurbaşkanı tutuklanmış ve yönetime el konulduğu açıklanarak 10 yıl süren Demokrat Parti iktidarına son verilmişti. Ve en nihayetinde 17 Mayıs 1961 tarihinde devrik başbakan Adnan Menderes idam edilmişti. Ülkenin içerisinde bulunduğu kaos yediden yetmiş yediye herkesi huzursuz ediyordu haliyle. Bir kaçış yolu arıyordu insanlar. Bir kurtuluş yolu… Ve sonra o yol gözüktü. Yolun sonu belirsizdi ama herkes yolun başında yeni umutlarla yeni hayallerle bekliyordu. İkinci Dünya Savaşı'nı büyük bir yıkım ile geride bırakan Almanya, ülkeyi yeniden yapılandırmak ve yeniden bir dünya gücü haline gelebilmek için sanayileşiyordu. Her geçen gün yeni bir fabrika kuruluyor ve hem halkın ihtiyaç duyduğu yiyecek, giyecek ve alet üretiliyor hem de istihdam sağlanıyordu. Ancak savaş yalnızca şehirlerini değil, genç nüfusunu da yok etmişti Almanların. Projeleri vardı, fabrikalar kuruyorlardı ama yeterli iş gücü sağlanamıyordu. Ve o kaçış yolu bulundu. Rota Almanya'ydı. Alamanya. 31 Ekim 1961 tarihinde Sirkeci Garı'nda bir kara tren… Henüz yolun başında… Yolun sonu gözükmese de içi umut dolu. ''Bir iki yıl çalışır, para biriktirir döneri…'' diyecekken cümleler acı bir düdük sesi yankılanıyor. Kalkıyor tren. Uzaklaştıkça Sirkeci Garı'ndan, yaklaşıyor Münih Garı'na… Araftan geçiyor raylar. Münih'e varınca yabancı, memlekete dönünce Alamancı olacakları taşıyor. '' İlk gelenler, madenlerde çalıştı ve hep geriye dönmek istedi. İkinciler, kebap dükkanları açtı. Üçüncülerin içinden de sanatçılar çıkmaya başladı.'' diyordu Almanya'ya giden ikinci kafilede yer alan Emine Sevgi Özdamar. O bir yazar ve tiyatro oyuncusuydu. Ve sanatı sanat için yapanlardandı. Ama Almanya'da sanat, sanat için olamadı her zaman. İlk gidenler madenlerde çalışmışlardı. Bunun için gitmişlerdi zaten. Biraz sabredip döneceklerdi memlekete. Ama o dönüş hep ertelendi. Dönüş planları onları Alman kültürünü tanımak ve dilini öğrenmekten de uzak tuttu ama yıllar da geçiyordu diğer yandan. Ağır işlerden kendini sıyıranlar para kazanmak için kendi işlerini kurmaya giriştiler ama alış-veriş için gittikleri bakkalda ekmeği bile parmakları ile işaret ederek alabilirlerken o ekmeği nasıl satabileceklerdi ki? Bu durum Türk Mahallelerini ortaya çıkardı. Türk Bakkalı, Türk Kebapçısı diye devam etti. Memlekete Dönüş kendilerini inandırdıkları beyaz bir yalandı artık. Her yeni sene memlekete dönüşü değil memlekete özlemi getiriyordu. İlk iki kuşak bir yanda memleket özlemi diğer yandan zor koşullarda para kazanma mücadelesi içerisindeyken üçüncü nesil farklı duygular ve farklı bir ortamda filizlenmeye başladı. Üçüncü nesil için özlem kelimesinin anlamı sözlüklerden öğrenilesiydi. Çünkü onlar vatanı yaşamamışlardı. Aslına bakılırsa vatanlarının neresi olduğu konusunda bile karmaşa içerisindeydiler. Böyle devam ediyordu Sirkeci Garı'ndan başlayan yolculuk. Ta ki Solingen Faciası'na kadar. Neo Nazi örgütü ''Nationalistische Front'' üyesi Josef Saller'in 17 Aralık 1988 tarihinde Schwandorf şehrinde bir Türk evini kundaklamasıyla başlayan eylemler çığ gibi büyüyerek sokaklara sıçradı. Türkler, sokak ortalarında dövülerek öldürülüyorlardı. 1992 senesinde Mölln şehrinde bir Türk evi daha kundaklanmış ve yapılan erken müdahale ile yangın kısa sürede söndürülmüş ancak saldırganlar aynı evi yeniden kundaklayarak biri 10 diğeri 14 yaşında iki çocuğun yanarak can vermesine sebep olmuşlardı. Mahkemeye çıkarılan saldırganların ortak cümlesi; ''Yabancılardan nefret ediyorum'' şeklindeydi. Markus Gartmann ve üç arkadaşı, Solingen şehrinde yaşayan bir Türk ailenin evini ateşe verdiğinde ise takvimler 29 Mayıs 1993'ü gösteriyordu. Bu Nasyonalist eylem kelimenin tam anlamıyla alevlendirmişti tüm bu yolculuğu. Eylemler diğer şehirlere de sıçrıyor ve Türk evleri yakılıyor; Türkler, mahalle köşelerinde sıkıştırılarak öldürülüyorlardı. Dünyada buna benzer birçok ırkçı eylem yaşanmıştı o güne kadar. Amerika'da Kızılderili'ler katledilmiş ve Afrikalılar köle edilmişti. Keza yine Almanya'da milyonlarca Yahudi, toplama kamplarında esir edilmiş ve sonrasında katledilmişti. Ama tüm bu halklar karşılaştıkları ırkçı eylemlere bir reaksiyon göstermiş ve karşılık vermişlerdi. İlk zamanlar tek taraflı ırkçı saldırı olan bu örnekler daha sonra yerini karşılıklı ırkçı tutum ve eylemlere bırakmıştı. Uzun yıllar önce başlayan bu ırkçı çatışmalar günümüzde artarak devam etmektedir. Çünkü ırkçılığı tetikleyen; karşı tarafın refleksiydi. Ancak Solingen Irkçı Saldırısı ve sonrasında gelen Nasyonalist eylemler cevapsız kalıyordu. Çünkü Türklerin, Almanlara karşı bir önyargısı yoktu. Türklerin bu tutumu, yaşananları bir ırk ve ulus savaşı boyutundan uzak tutup, tek taraflı bir ırkçı saldırı kalıbına sokuyordu. Ancak diğer yandan ölümler de devam ediyordu. Elbette ki tamamen kayıtsız kalmamıştı Türkler. Ancak verdikleri tepkiler yeterince ses getirmiyordu. İşte o dönemde Alpertunga Köksal'ın kurduğu ve sonrasında Kerim Yüzer'in de dahil olduğu ''Karakan'' isimli bir Rap grubu ''Defol Dazlak'' isimli bir single çalışması yayınladı. Şarkı daha önce King Size Terror grubunun 1991 senesinde yayımlanan ''The Word is Subversion'' plağında ''Bir Yabancının Hayatı'' ismiyle yer almıştı. Ancak yalnızca bir bölümü Alpertunga Köksal tarafından Türkçe seslendirilmişti. Daha sonra Karakan albümü için yeniden derlenmiş ve Kerim Yüzer de şarkıya katılmıştı. Şarkıda, Türklerin yaşadığı sorunlardan bahsediliyor ve ölümle sonuçlanan ırkçı saldırılara sanat ile cevap veriliyordu. Ki grubun ismi de Solingen'de yanarak can veren Türklere ithaf edilerek verilmişti. Sanat bu sefer sanat için değildi. Müziklerini Alper Ağa ve Kabus Kerim isimleriyle icra eden grup bir anda Almanya'da yaşayan Türklerin tüm desteğini arkasına aldı. Yine aynı dönemde Mic Force grubu ''Fuck You Skin'' isimli albümlerini çıkardılar. Tamamı İngilizce sözlerden oluşan albüm, Dazlakların yaptığı ırkçı saldırıları sert bir dille eleştiriyordu. Albüm kapağında Sense, D-Raid ve Müzikman'ın ellerinde beyzbol sopası ile bir Dazlağı döverken çekilmiş fotoğraflarının yer alması albümün içeriğini betimler nitelikteydi. Aynı sene içerisinde Boe B ve DJ Cut Em'den oluşan İslamic Force grubu ''The Whole World is Your Home'' isimli albümüyle ırkçılığın karşısında müzikleriyle boy gösteren bir başka Rap grubu oldu. Şarkılarını Almanca seslendiren Fresh Familee de ''Falsche Politik'' isimli albümde yer alan ''Fuck The Skins'' ve ''Heimat'' şarkılarıyla yabancı düşmanlığı ve ırkçılığa karşı tavrını ortaya koymuştu. 1993 senesinde yayımlanan ''Alte Schule'' isimli toplama albümde ''Eski Okul'' isimli şarkısıyla yer alan DJ Boulevard Bou da ırkçılığa karşı düşüncelerini Rap ile dile getirenler listesine katılmıştı. Almanya'da yayın yapan RTL isimli özel televizyon kanalı, Solingen ve Mölln Facialarını protesto etmek için "Medien Gegen Rassismus" yani ''Irkçılık Karşıtı Medya'' isimli bir toplama albüm hazırlamıştır. Albümde ''108 KMH'' isimli şarkılarıyla Alper Ağa ve Kabus Kerim (Karakan) ile T-Low ve King Size Terror Grubundan Free Justice yer almıştır. Daha sonra verdiği bir röportajda Kabus Kerim bu şarkı için şöyle diyordu; ''Şarkı ismindeki ''108'' sayısı Bpm'i gösteriyor. ''KMH'' ise '' Kanake Mit Haltung'' kelimelerinin baş harflerinden oluşuyordu. ''Kanake'' kelimesi Almanların, Türkleri aşağılamak için kullandığı bir kelimedir. Biz de onlara tutumumuzu gösterdik bu şarkıyla.'' Amerika'da yaşayan beyazların, siyahlara Nigger demesi gibi düşünebilirsiniz. Nasıl ki Amerika'da yaşayan siyahiler bunu eğlenceli bir hale getirip kendi aralarında konuşurken birbirlerine ''Nigga'' diyorlar ise Almanya'da yaşayan Türkler de kendi aralarında ''Kanake'' terimi kullanıyorlardı. Adolf Hitler'in ''Ari Irk'' düşüncesi için milyonlarca Yahudi'yi katletmesiyle başlayan, halk içerisindeki zihinsel ve fiziksel özürlülerin temizlenmesiyle devam eden cinayetler zinciri Solingen ve Mölln'de Türklerin diri diri yakılmasına kadar gelmişti. Neo-Naziler'in istediği tek şey kendilerinden olmayanların ölmesiydi. Tek çözüm ölümdü. Çünkü liderleri yalnızca milyonlarca insanı öldürmekle kalmamış, kendi canını dahi kendi elleriyle alan bir rol model olarak ruhlarına işlemişti. Tren, Sirkeci Garı'ndan kalkalı 50 yıl gibi bir zaman geride kaldı. ''Biraz para biriktirip geri döneriz'' diye yola çıkan nesil bugün ikinci baharlarını yaşıyor. Torunları dahi çocuk sahibi oldu. Ve dün 3 Bin insan ile başlayan yolculuk bugün 3 Milyon insanla devam ediyor. Elbette ki bu yolculuğun tüm yaşanmışlıklarını anlatabilmek mümkün değil. Solingen'de yanarak can veren çocuğun çektiği acıyı betimleyebilmek imkansız. Yaşanan kültür karmaşasını anlayabilmek olanaksız. Bahsedilecek onlarca yaşanmışlık var ve bunlara tepki olarak kaydedilmiş yüzlerce şarkı. Ama tüm cümlelerin varacağı son paragraf aynı olacak; Afrika'dan köle olarak kaçırılarak Amerika'ya götürülen Siyahiler, Fransız sömürgesi Cezayirliler ve çalışmak için Almanya'ya giden Türklerin ortak sorunu ''ırkçılık'' idi. Ve bu ortak sorun onları ortak bir kültür de birleştirdi; Hiphop. Ve kendilerini ortak bir dil ile ifade ettiler; Rap. Hayal Dünyam Teoman Karadeniz |
|
|
|
|
![]() |
| Etiketler |
| Crowl, Teoman Karadeniz |
| Benzer Konular | ![]() ![]() |
|||||
| Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
| Raziel Nisroc - Üç Ceset (ft. Sansar Salvo) [Lirik] | RapubliX | Lirik | 0 | 06-11-2010 05:20 PM |
| ölümsüz ceset | kafora aka şahmat | Serbest Kürsü | 4 | 03-04-2009 03:53 PM |
| Karadeniz HipHop Fest 08 (28.12.2008)-Trabzon Undeground | Malibu | Organizasyon | 9 | 01-07-2009 09:48 AM |
|
|